Behçet Necatigil ve Oğuz Atay'ın ardından...
Sevgilerde Tutanamayanlar
Türk edebiyatının iki büyük ismi, aynı gün sonsuzluğa doğru kanat açtı. Behçet Necatigil ve Oğuz Atay, takvim yaprakları 13 Aralık'ı gösterdiğinde maddi dünyadan ayrıldılar belki. Oysa okurların zihin ve kalplerinde derin izler bırakan eserlerinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Atay, en çok "Tutunamayanlar" romanı ile usta şair Necatigil de "Sevgilerde" şiiriyle hafızalara nakşoldu. Okurları şimdi onları, o unutulmaz söz ve dizeleriyle özlemle anıyor...
“Herkesin istediği gibi yaşadığı uzak bir ülkenin özlemini duyuyorum” diyerek ayrıldı aramızdan Oğuz Atay. Necatigil,
"Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı" mısralarıyla geçti bu diyardan...
Felsefe ile şiiri birleştirir, "yaşadığını yazmak" ilkesine sadık kalır
Şiirlerinde hem Batı hem de Doğu kültürünü bir araya getiren Behçet Necatigil, edebiyat serüveni boyunca "yaşadığını yazmak" ilkesine sadık kalır.
Kendini sürekli geliştirip olgunlaştırmaya çalışan usta şair, felsefeyle şiiri birleştirerek edebiyata farklı bir soluk getirmeye çalışır. Şiirlerinde hem Batı hem de Doğu kültürünü bir araya getiren Necatigil, Yılmaz Erdoğan'ın yazıp, yönettiği "Kelebeğin Rüyası" adlı filme de konu olur.
Yaşadıklarını kaleme almaya büyük özen gösteren Necatigil, kendi sanat yaşamını şu sözlerle anlatır:
"Aile muhitimde şiirle, edebiyatla uğraşan hiç kimse yoktu. Kendi halime bırakılmıştım. Her şeyi kendim hazırlamam, kendim keşfetmem gerekiyordu. Bende şairlik, çocukluğumun hastalık ve yalnızlıklarına bir taviz olarak kendiliğinden belirdi. 1931-1933 arası Akşam gazetesinin Çocuk Dünyası sahifesinde 'Küçük Muharrir' imzasıyla manzum, mensur, hikaye, fıkra, şiir gibi bir sürü yazı neşrettim. Merhum İskender Fahrettin, telif hakkı olarak her yazıma bonbon veya bir büyük paket çikolata verirdi.
Bu çocukluk heves ve faaliyetleri 1933'te liseye geçmemle birlikte birdenbire değişiklik geçirdi. Necip Fazıl'ı ve Yedi Meşale şairlerini keşfettim. 1932 tarihli 'Onların Şiirleri' başlığını taşıyan Necip Fazıl'ın, Cevdet Kudret'in, Ziya Osman'ın, Yaşar Nabi'nin, Ömer Bedrettin ve Sabri Esad'ın şiirleriyle dolu olan hususi şiir defterim benim tek rehberimdi. Hele ilk gençliğimin ruhuma en yakın şairi Cevdet Kudret'in şiirlerinin üzerimde, 1933'ten itibaren bütün bütün tesiri görüldü."
Şairin, Yüksek Öğretmen Okulu'ndan arkadaşı ve uzun yıllar dost olduğu Cahit Külebi de Necatigil hakkında, şunları dile getirir: "Zayıf yapılıydı. Buna karşın çok çalışkan bir öğrenciydi. Ne zaman çalıştığı da görünmez, bilinmezdi. Üniversiteyi bitirdiğinde Türkoloji'de, Arap Fars Dilleri bölümlerinde daha sonra da Alman Dili ve Edebiyatı bölümünde ısrarla asistanlık önerilerinde bulundular. O hiçbirini kabul etmedi. Şairliğini sürdürmek istiyordu."
Batılı şair ve yazarların eserlerini Türkçeye kazandırır
İlk şiirlerindeki açık ve yalın bir söyleyiş kullanan Behçet Necatigil, mısralarında ayrıca yoğunlukla ev, aile, çevre, aşk, bunalım, hastalık, yalnızlık ve ölüm kavramlarını işler. Şiiri hayat bilgisine dönüştürmeye çalıştığı belirtilen usta edebiyatçının eserleri, "Yenilik", "Yeditepe", "Türk Dili", "Yeni Dergi", "Yeni Edebiyat", "Cumhuriyet", "Milliyet-Sanat" gibi dergi ve gazetelerde yayımlanır.
Necatigil, şiirlerinin yanı sıra Knut Hamsun başta olmak üzere Rainer Marie Rilke, Hermann Hesse, Thomas Mann, Miguel de Unamuno, Stefan Zweig ve Heinrich Heine gibi Batılı şair ve yazarların çok sayıda eserini Türkçeye kazandırır.
Edebiyat öğretmenliği tecrübesi dolayısıyla okullar için edebi şahsiyetler ve eserlerle ilgili el kitabı tarzında sözlük ve antolojiler de hazırlayan Necatigil, "Eski Toprak" adlı kitabıyla 1957 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, "Yaz Dönemi" kitabıyla da TDK 1964 Şiir Ödülü'nü alır.
Necatigil'in vefatından sonra bütün şiirleri, oyunları, yazıları ve konuşmaları Hilmi Yavuz ve Ali Tanyeri tarafından "Bütün Eserleri" adıyla 1981'de yayına hazırlandı. Kitap "Bütün Yapıtları" başlığıyla 1995'te Yapı Kredi Yayınları'nca yeniden yayınlanmaya başlanır.
Çeşitli edebiyat konferansları da veren Necatigil, Türkiye'de radyo oyun yazarlığının da öncüsü oldu, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden bazı bölümleri ve şair Ali Ruhi Bey'in hayatının radyo oyunu olarak yazılmasını sağlar.
Kendi şiir anlayışını "toplumcu realist" diye tanımlayan Necatigil, hiçbir edebi gruba da katılmadı. Hayatı boyunca şiirin ideolojiden uzak tutulması gerektiğini savunan şair, orta halli ve yoksul insanların sosyal ve ekonomik problemleriyle kendini özdeşleştirir.
Necatigil, bütün şairlerin şiirinde üç temel dönem yaşadıklarını ifade ederek, bu dönemleri şöyle sıralar:
"Sırasıyla 'gurbet burcu, hasret burcu, hikmet burcu'. İlkinde şair ne yazdığının ve nasıl yazdığının farkında değildir, taklitler yapar, daha çok aşktan söz eder, karşısına iyi veya kötü örnekler çıkabilir. Bu dönem rastgele ve acemice yürüyüş dönemidir. İkinci dönem özentiden, taklitten ve bocalamadan çıkış dönemidir. Şair hasret burcunda kendi kendisi olduğu bir döneme geçmektedir. Hikmet burcunda ise hakikatlerle yüzleşmiş, neyin gerçekleşip neyin gerçekleşemediğini yaşayarak görmüştür. Eserlerinde nutuk, ideoloji ve hamaset geride kalmıştır."
İstanbul'da dünyaya gelir
Modern Türk şiirinin önde gelen şairlerinden, eğitmen, çevirmen, radyo oyunu yazarı ve araştırmacı Necatigil, 16 Nisan 1916'da İstanbul Fatih'te dünyaya gelir. Aslen Kastamonuludur.
Çok yönlü bir karaktere sahip olan usta şair, henüz iki yaşındayken annesini bir hastalık sonucu kaybedince, anneannesi Emine Münire Hanım'ın yanına taşınır. Bir yıl sonra, babası bir saray memurunun kızı olan Saime Hanım ile evlenir. Çocukluk yıllarını anneannesinin evi ile babasının ve üvey annesinin yaşadığı ev arasında geçiren Necatigil, 1923'te ilkokula başlar.
Edebiyata ortaokuldayken ilgi duymaya başlar
Behçet Necatigil, ilkokulun ilk 4 yılını Beşiktaş Cevri Usta Mektebi'nde okur. Anneannesinin rahatsızlığının ardından, Singer firmasında müfettiş olarak Kastamonu'ya atanan babasının yanına giden Necatigil, son sınıfı Kastamonu Erkek Muallim Tatbikat Mektebi'nde tamamlar.
Başarılı edebiyatçı, ortaokuldayken edebiyata ilgi duymaya başlar. Edebiyat öğretmeni, şair Zeki Ömer Defne'nin yazması konusunda destek verdiği Necatigil, kendi eliyle yazıp hazırladığı, "Küçük Muharrir" adlı dergiyi 26 sayı çıkarır.
Aynı yıllarda, Akşam gazetesinin haftalık "Çocuk Dünyası" sayfasına "Küçük Muharrir" imzasıyla şiir, fıkra ve hikâye yazan Necatigil'in bu çalışmaları 1933'e kadar sürdürür.
İlk şiir kitabı "Kapalı Çarşı"
Behçet Necatigil, 1931'de Kabataş Lisesi'nin ortaokul kısmına, ikinci sınıftan kaydolur. Aynı okulda lise eğitimi de alan usta kalem, lisenin edebiyat kolundan 1936'da birincilikle mezun olur.
Aynı yıllarda, eserleri Varlık Dergisi'nde okurlar buluşan şair Necatigil, 1936'da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne girerek Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne başlar.
Necatigil, 1937'de "Deutscher Akademischer Austauschdienst" kurumunun davetlisi olarak 4 ay boyunca Berlin Üniversitesi'nde dil eğitimi alır.
Şairler Rüştü Onur ve Muaffer Tayyip Uslu ile
Üniversite eğitimini 1940'ta yine birincilikle tamamlayan ünlü edebiyatçı, daha sonra Kars Lisesi ardından da rahatsızlanması nedeniyle Zonguldak Çelikel Lisesi'nde kısa bir süre edebiyat öğretmeni olarak görev yapar. Necatigil, Zonguldak'ta kaldığı dönemde, şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu ile Ocak gazetesi, Kara Elmas dergisi ve Değirmen mecmuasına yazılar yazar.
Usta şair, 1943'te görevlendirildiği İstanbul Pertevniyal Lisesi'nde 2 ay görev yaptıktan sonra Ankara Yedek Subay Okulu'na çağrılır.
İzmir'de levazım subayı olarak 30 Kasım 1945'te askerlikten tezkeresini alan usta kalem, aynı yıl "Kapalı Çarşı" adlı ilk şiir kitabını yayımlar.
Necatigil 1946'da, mezun olduğu Kabataş Lisesi'nde göreve başlar.
Bir yandan Alman Filolojisi eğitimi alan Necatigil, öğretmenlik yaptığı lisede dersleri arttığı için filoloji eğitimini üçüncü sınıftayken 2 sertifika alarak yarım bırakır.
Büyük şair, 1949'da ek ders vermek üzere göreve başladığı Sarıyer Ortaokulu'nda tanıştığı öğretmen Huriye Hanım ile evlendi. Çiftin, 1951'de Selma, 1957'de ise Ayşe isimli kızları dünyaya gelir.
Necatigil soyadını alır
Nüfus kütüğünde yer alan "Gönül" soyadını 1955'te değiştiren şair, resmi olarak Necatigil soyadını alır.
Behçet Necatigil, 1960'ta atandığı İstanbul Eğitim Enstitüsü'nden 1972'de emekliye ayrılır. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler bölümü öğrencilerine 1979'da kompozisyon dersleri veren şair, bir kaynağa göre, Yıldız Teknik Okulu'nda da öğretmenlik yapar.
Türk Dil Kurumu ve Türk-Alman Kültür Derneği üyesi olan Necatigil, 1979'un kasım ayında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne yatırılır. Kısa bir tedavinin ardından, 13 Aralık 1979'da vefat eden Necatigil'in cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilir.
Usta edebiyatçının ailesi tarafından, adını yaşatmak amacıyla 1980'den itibaren her yıl, "Behçet Necatigil Şiir Ödülü" verilir. Ayrıca Beşiktaş Belediyesi de şairin 10 yılı aşkın yaşadığı ve çok sevdiği Camgöz Sokağı'nın adını Behçet Necatigil Sokağı olarak değiştirir.
Necatigil'in kütüphanesi ve dergi koleksiyonu ise eşi tarafından 1987'de bir Behçet Necatigil Kitaplığı kurulması adına Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne bağışlanır.
Şiire adanmış bir ömür
63 yıllık ömrünü edebiyata ve özellikle de şiire adayan usta şairi ölümsüz şiiri "Sevgilerde" ile uğurlayalım:
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.
Yazın dünyasının aykırı kalemi: Oğuz Atay
Tutunamayanlar'ın unutulmaz yazarı Oğuz Atay, 12 Ekim 1934'te Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde dünyaya gelir. İçine kapanık bir çocuk olan Atay, çocukluktan gençlik yıllarına kadar karikatürle ilgilenir.
İlk ve ortaokulu Ankara'da okuyan Atay, 1951'de Ankara Maarif Koleji (Ankara Koleji), 1957'de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun olur. Tamir ve kontrol elemanı olarak Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalışır. Görevinden istifa ettikten sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay'ın çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlanır. Atay, 1971-1972 yıllarında yayımlanan Tutunamayanlar romanıyla edebiyat camiasında ilgi odağı olur. Bu eseriyle 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazanır.
Eleştirmen Berna Moran, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar'ı, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirerek ona çok şey kazandırır.
Atay'ın büyük etki yaratan kitabı Tutunamayanlar'ı 1973'te yayımladığı "Tehlikeli Oyunlar" adlı ikinci romanı izler. Hikâyelerini "Korkuyu Beklerken" başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 arasında yaşayan Prof. Mustafa İnan'ın hayatı konu eden "Bir Bilim Adamının Romanı"nı 1975'te yayımlar. 1973 yılında yayımlanan "Oyunlarla Yaşayanlar" adlı oyunu Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan 13 Aralık 1977'de, İstanbul'da hayata gözlerini yumar. Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'na defnedilir.
Öldükten sonra 1987'de Günlük, 1998'de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı yapamayan Atay'ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi görerek defalarca basılır. Yıldız Ecevit'in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi "Ben Buradayım..."-Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası, 2005 yılında yayımlanır. Kastamonu Valiliği, usta yazar adına 2007 yılından beri "Oğuz Atay Edebiyat Ödülleri" vermektedir.
Düşle gerçek bir arada
Atay'ın eserlerinde düşle gerçek birbirine karışır. Okur, hikâyedeki zaman dilimini anlayamadan kendini postmodern bir olay örgüsünün içinde bulur. Edebi literatürde bu üslup tarzı, üstkurmaca kurgunun ana ilkesi kabul edilir. Oğuz Atay da postmodernist roman kategorisinde eser veren ilk yazardır. Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka, kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır.
İşte Oğuz Atay'ın en çok paylaşılan sözleri
"Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim."
"Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: Mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım."
“Herkesin istediği gibi yaşadığı uzak bir ülkenin özlemini duyuyorum.”
“Herkes birikmiş bizi seyrediyor; dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada, acı çekiyoruz.”
"Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. "
"Kelimeden önce de yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık."
"Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz."
“Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende ‘alçaklık’ korkusu var."
"Hayatım ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu."
"...Beni anlamıyorlardı zararı yok. Zaten beni daha kimler anlamadı..."
"Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."
"Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler ağzına dolar insanın sussan acıtır konuşsan kanatır."
"Ölüm değilse bizi ayıran, yazık olmuş, hata yapmışız."
"Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?"
"Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok."
Kaynak: AA, Hürriyet