21 Kasım 2022 Pazartesi

Ay ışığını resmeden aysar: Sami Baydar




Dünya İnancı

ayla aramızda bu görünen deniz


kısa dağlar yok


başka bir uzaklık var


onun aysarlığında var


maddeye dönüşmüş


yanıma dek gelen engebeye bak


kuş uçumu dedikleri uzaklığa bak-


eğer kıvrımlardan çatlamadıysa


başımın altındaki yastık


ay ışığından kurumadıysa gitarım


kabımdaki sütü içmediyse aslan


kalbim her renkte çizgiyle


almıştır bu gece kanıma ay ışığını


burada düş görmediğime inan


aslan seni bekledi-


bir güneş dönüyor sana


senin bir düşün olsun, bunu al-


Sami Baydar


Mısralarıyla bir anlamda duyguları(nı) resmeder. Bazen sevdasının coşkusuyla şelale gibi çağlar, bazen öfkesinin hiddetiyle aslan gibi kükrer, bazen ütopyasını yahut hayalindeki masal dünyasını kâğıda döker, bazen tabiattaki güzelliklere olan hayranlığını aksettirir, bazen de yalnızlığın sığ sularında sükûnet içinde yüzer… Bir şair düşünün hem şiirlerinde iç ve dış dünya(yı)sını resmetsin hem de tuvalde fırçasını oynatırken birbirinden renkli şiirler koysun ortaya. Şair ve ressam Sami Baydar’dan söz ediyoruz. Henüz 50 yaşındayken dünyaya veda ederek yakınlarını ve sevenlerini büyük hüzne boğdu Baydar…

Sakin, sade, hassas, sorgulayan, insancıl, hüzünlü bir o kadar da naif bir sanatçıydı Baydar. Çevresine karşı her zaman ilgili bir insan oldu. Onun gibi dünyayla derdi olan herkesin, Baydar’ın şiir, öykü ve resimlerindeki fantastik dünyayı kavraması ve alt metni keşfetmesi mümkün. Edebiyat eleştirmeni-yazar Hülya Soyşekerci, Sami Baydar’la ilgili kaleme aldığı portre çalışmasında, “Dünyaya gelmiş bulunmanın çaresizliği ve çıkışsızlığını; dizeleri, cümleleri, figür ve renkleri içinde dillendiren, dünyayla derdi olan bir sanatçı olarak adımladı yeryüzünü...” satırlarıyla tarif eder şairi.

Soyşekerci’ye göre aklı özgür bırakan Baydar, bu sayede çok farklı dünyalar kurabiliyordu şiir, öykü ve resimlerinde. Sanatta mantık ve aklın sınırlayıcılığı yerine hayal gücünün özgürlüğüne yoğunlaşan Baydar, olanaksız canavarlar değil, ama kendi iç dünyasından dış dünyaya yükselen mucizevî şiir dizeleri, öykü cümleleri ve masalsı resimler yarattı. Usta şairin şiirlerini incelediğimizde Soyşekerci ile aynı şeyleri düşündük: “Dünyadan çıkış yolları”nı ararken sanat ve edebiyatın estetik dünyasına sığınan Sami Baydar, özgün imge, yaratım ve dil evreniyle anımsanacak.


Mermer bir akıl gibi gizli duvarlara dokunur

Şair Lale Müldür, Sami Baydar’la ilgili bir inceleme yazısında şairin şiirdeki betimlemeleri üzerinde durur. Müldür’e göre Baydar, betimlemesi gözlemlenen nesnesinin betimi olmaktan çok, dünyanın her an parçalanabilir olmasından kaynaklanan izlenim değişkelerinin, uzaklık ve açı değişikliklerinin bir çözümlemesidir. Bütün imgeler mozaik taşları gibi birbirine bağlanır. Öyle ki ortaya çıkan bir sistemdir neredeyse, bir “sinyaller sistemi”. Tüm bir dünya parçalanıp giderken -yazar dahil- yazının birleştirici, bütünleştirici gücüdür sergilenen… Sami Baydar mermer bir akıl gibi gizli duvarlara dokunur geçer...


Ayın değişkenliği sevdiği kadına yansır

Baydar, dünyaya (istemeyerek de olsa) gelmiş olmanın derin hüznünü hisseden ve okura hissettiren bir şair. Şiir ve öykü kitaplarının başlıklarına şöyle bir göz gezdirdiğinizde bile bunu anlamak mümkün: ‘Dünya Efendileri’ (BFS, 1987), ‘Yeşil Alev’ (Yayınevi, 1991) ‘Dünya Bana Aynısını Anlatacak’ (Korsan Yayınları, 1995), ‘Çiçek Dünyalar’ (YKY, 1996), ‘Varla Yok Arasında’ (Everest Yayınları, 2003), ‘Dünyadan Çıkış Yolları’ (Cumartesi, 1990), ‘Dünyada Anılara Bakıyorum’ (Yayınevi, 1991).

Baydar’ın hem duygu durumunu (keder, aşk, acı, ölüm) hem de hayalindeki dünya resmini en iyi betimleyen ‘Dünya İnancı’ şiirini inceleyelim. Şiirin bir özelliği de şairin baskısını görmeye ömrünün yetişmediği toplu şiir kitabı ‘Dünya İnancı’na (YKY, Kasım 2012) adını veriyor olması.

Dünyanın görünen yüzünde öteki alemleri düşler hep şair. Uzaklarda deniz ve dağların ardından ışıldayan aya bakarken evrenin ötesini görür ya da tahayyül eder. Esasen Ay, ona göre bilinen uzaklıkta da değildir. Ruhanî bir ayrılık/birliktelik söz konusudur aralarında. Ay’ın tuhaflık, değişkenlik ve kararsızlığı sevdiği kadına da yansımıştır. Ay’la olduğu gibi aşkla arasında gizemli bir bağ vardır. Aslında tüm kadınlar Ay’ın etkisindedir, onun ışığını yansıtır dünyaya. Ay hareketlerine göre kadının huyu, düşüncesi ve ruh hali döner değişir:

“ayla aramızda bu görünen deniz


kısa dağlar yok


başka bir uzaklık var


onun aysarlığında var”


Ötelerle haşır neşir olduğu, mısralarının yanı sıra resimlerinde de göze çarpar Sami Baydar’ın. Melek kanatlı insan diyalogları, ürkütücü insan ve uzaylı portreleri, duyguları tasvir eden karakalem çalışmaları, gerçeküstü veya mevsimlerin birbirine karıştığı manzara resimleri dikkat çeken temalardan yalnızca bazıları. Nitekim somut uzaklık yoktur Baydar için. Dağ, engebe, bütün yeryüzü aslında soyut olanın cisimleşmesinden ibarettir. Marifet, soyutu hissedebilmek, dizelere dökebilmek ve resmedebilmekte saklıdır:

“maddeye dönüşmüş


yanıma dek gelen engebeye bak


kuş uçumu dedikleri uzaklığa bak-“



‘Dünyadan çıkış yolu’nu şiir ve sanatta bulur

Baydar, yaşadığı dünyaya ait hissetmez kendini. İradesi dışında dahil olduğu bu huzursuz atmosferde, edebiyat ve sanatın teskin edici gücüne yaslanır. Bu sayede hayata katlanır. Fakat çevresinde yaşanan zulüm, haksızlık ve kötülüklere ilgisiz değildir şair. Melek kanatlı kadınlar, narin kuğular ve çocuklar, şairin mazlumlarla empati kurduğunu gösteren resim ögelerinden birkaçıdır. Geçirdiği mide rahatsızlığı sebebiyle fizikî acıyı da derinlemesine hisseder Baydar. Belki yaşadığı hastalıkların etkisi, belki yaşamı kabullenemeyişi, belki de bitmeyen dünya derdi, onun içine kapanıp yalnızlığına sarılmasına yol açar. Erken yaşta yüzündeki kırışıklıkları fark eder. Geceler boyu tuval ve kâğıtlarının başından ayrılmaz. Sürekli bir şeyler yazar yahut çizer. Kimi zaman da gitar çalarak müziğin büyüsüne bırakır kendini:

“eğer kıvrımlardan çatlamadıysa


başımın altındaki yastık


ay ışığından kurumadıysa gitarım


kabımdaki sütü içmediyse aslan”


Her ne kadar hüzün ve acı yüklü bir insan olsa da aşık olduğu kadın için aslan misali kuvvetli ve cesurdur şair. Kalbindeki resim, sevdiğinin ay ışığında yansıyan zarif suretidir. O, kadını için güneş kadar sıcak ve kucaklayıcıdır. Tabii bu düşü gerçeğe çevirmek, sevginin beslendiği kadına bağlıdır:

“Kalbim her renkte çizgiyle


almıştır bu gece kanıma ay ışığını


burada düş görmediğime inan


aslan seni bekledi-


bir güneş dönüyor sana


senin bir düşün olsun, bunu al-”


Aşk düşünü gerçekleştirdi mi bilinmez ama merak ettiği ötelere doğru yolculuğa çıktı Sami Baydar. Ardında aysar şiir, öykü ve resimlerini bırakarak...

ÇAĞLA GÖKSEL ÇAKIR






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder